Bir
ikindi vakti, Milton ve diğer çocuklar avluda oynarken yanlarından kocaman,
parlak kızıl bir atın koşarak geçtiğini, yol boyunca ilerleyip yalaktan su
içmeye başladığını gördüler.
Çocuklar
şaşırmıştı. İçlerinde en büyükleri olan Milton, zor bir işe kalkışmaya karar
verdi. Atın yanındaki yalağın üzerine çıkarak hayvanın sırtına bindi. At bir
anlığına şaşırıp, sonra suyu içmeye devam etti.
Hayvan
su içmeyi bıraktığında Milton atın sık, kızıl yelelerinden çekerek, gitmesi
için atın karnını dizleriyle dürttü. Milton’ın rehberliğinde, at yoldan yukarı
çıktı. Yol ayrımına geldiklerinde hayvan tereddüt etti. Milton ise bekledi.
Sonunda at bir yöne gitmeye karar verdi ve Milton tekrar dizlerini kullanarak
gitmesi için hayvanı dürttü.
Dört
saat sonra, vadinin bambaşka bir köşesinde, güneşten esmerleşmiş bir çiftçi
işinden başını kaldırıp, Milton ve atın çiftliğin yolundan kendisine doğru
yaklaşmakta olduğunu gördü. Heyecanla “Demek at böyle geri gelirmiş!” diye
bağırdı. Sonra Milton’a dönerek, “ Onu nereye getireceğini nasıl bildin?” dedi.
Milton
yanıtladı. “Yolu ben bilmiyordum, at biliyordu! Ben sadece dikkatini yola
vermesini sağladım.”
İşte
koçluk tam olarak budur. Yani, kişilerin başarılı olmak için gereken tüm
kaynaklara zaten kendi içlerinde sahip oldukları inanışıyla, kişinin içsel
zekasına ve bilgisine güvenerek, yol boyunca kişiye inanmak ve ona yol üzerinde
kalması için rehberlik etmektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder